SÜLEYMAN HİLMİ TUNAHAN CEMAATİ

SÜLEYMAN HİLMİ TUNAHAN CEMAATİ

1. Tarihçe

Süleyman Hilmi Tunahan'ın (1888-1959) öncülüğünde ortaya çıktığı için ona izafeten "Süleymancılık" olarak bilinir.

Din âlimi ve Nakşibendi-Müceddidi şeyhi olarak bilinen Süleyman Hilmi Tunahan 1888 yılında Silistre'de doğdu. Gençlik yıllarında babasından Nakşibendiyye usulüyle tasavvuf eğitimi aldı. 1922'de müderris oldu. 3 Mart 1924'te Tevhid-i Tedrisat Kanunu yürürlüğe girince müderrislikten istifa etti. Fahri olarak İslamî ilimleri öğretme isteği resmi makamlarca reddedilince ziraatla meşgul oldu. 4 Şubat 1938 tarihinde våizlik görevine başladı. Bu arada bazı cami odalarında ve evlerin bodrum katlarında ders halkaları oluşturdu. Bunun üzerine takibata uğradı ve 1943'te våizlik belgesi İçişleri Bakanlığı tarafından geri alındı. 24 Mart 1950 tarihinde tekrar bu izni aldı.

Camilerdeki vaazlarıyla geniş halk kitleleri tarafından tanınan Süleyman Hilmi Tunahan, 1950'deki iktidar değişikliğinin ardından meydana gelen kısmi özgürlükten yararlanarak din eğitimi faaliyetlerini yoğunlaştırdı. 1956'da ders okuttuğu yerlere kolluk güçlerince baskın düzenlenip, Tunahan mahkemelerde sorgulandıysa da o, ders gruplarını dağıtmadı. Ramazan ayları başta olmak üzere talebelerini belirli zaman dilimlerinde ülkenin çeşitli yerlerine gönderdi, oralarda Kur'an kursları açtırdı. Müntesiplerini Diyanet İşleri Başkanlığı'nın yaptığı imtihanlara girmeye teşvik edip onların çeşitli kademelerde görev almalarına ön ayak oldu. Öte yandan 1951 yılından itibaren açılmaya başlanan İmam-Hatip okullarında yeterli din eğitiminin verilemeyeceğini düşündüğünden talebelerini buralara göndermekten kaçındı. Bu çerçevede kendisi ve daha sonra talebeleri, İmam-Hatip okullarına karşı olumsuz bakış ve tavırlarini uzun süre devam ettirdiler. 16 Eylül 1959 tarihinde vefat eden Süleyman H. Tunahan, Karacaahmet Mezarlığı'na defnedildi.

Süleyman Hilmi Tunahan'dan sonra cemaat, damadı Kemal Kacar'ın önderliğinde faaliyetlerine devam etmiştir. Süleymancılar, 1961'de Almanya'ya yönelik işçi göçünden sonra yurt dışında İslam Kültür Merkezleri adı altında Kur'an kurslarini açan ilk grup olmuştur. Siyasetle de yakından ilgilenen cemaat liderleri konjonktüre ve kendi cemaatleriyle ilişkilerine bağlı olarak değişik partilerden milletvekili seçilmişlerdir. Kemal Kacar'ın 2000 yılında ölümü üzerine cemaatin başına Tunahan'ın torunu Arif Ahmet Denizolgun getirilmiştir. Denizolgun'un 2016 yılındaki şüpheli ölümünün ardından cemaatin lideri, Tunahan'ın bir başka torunu 34 yaşındaki Alihan Kuriş olmuştur.

Tunahan'ın, tasavvuf yolunda nefis terbiyesi için şeyhe ràbitanın önemini sıkça vurguladığı, varlık konusunda Müceddidiyye geleneğine uygun biçimde vahdet-i vücûda karşı vahdet-i şühud anlayışını savunduğu kaydedilmektedir. Onun üzerinde hassasiyetle durduğu bir başka husus, ImamRabbânî'nin Ehl-i Sünnet anlayışıyla tasavvufu mezcettiği eseri Mektubat'ın okunması olmuştur.

2. Öne Çıkan Görüşleri

Nakşi geleneğin içinde filizlenmekle birlikte kendilerini bir tarikat olarak nitelemeyen yer yer "Süleymancılar" veya "Süleymanlılar" olarak anılan oluşumun son derece içe kapalı yapısı nedeniyle görüşlerini sağlıklı bir şekilde tespit edebilme imkânı pek bulunmamaktadır. Yayın organları olan "Yedi Kita" dergisi "Tarih, İnsan ve Hayat" dergisi aktüel içerikli olup cemaatin kendine özgü görüşlerini yansıtan bilgilere buralarda rastlanmamaktadır. Gruba ait medya ve sosyal medya kanalları da bulunmamaktadır.

Cemaatle ilgili bilgilere daha ziyade haklarında yapılan tez, makale ve tebliğ çalışmaları ile ulaşılabilmektedir. Araştırma sonucunda edinilen bilgiler çerçevesinde söz konusu cemaatin dini görüşleri, Diyanet'e yaklaşımları, yürüttükleri faaliyetler ve siyasetle ilişkileri şöyle özetlenebilir:

a. Süleymancıların belirgin özelliklerinden biri, pek çok sufi anlayışta olduğu gibi Allah ile kulun doğrudan temas kuramayacağını, bir vasıtanin bulunması gerektiğini, bu vasıtanın da Tunahan'dan başkası olamayacağını öne sürmeleri ve Allah'tan gelen nurun onun vasıtasıyla kalplere dağıtıldığına inanmalarıdır. Tunahan'ın, velilerin en yücesi olduğuna, kendilerine ait kurslarda eğitim gören öğrencileri arştan

okuduğuna da inanılmaktadır.

b. Süleymancıların manevi bağlılığa oldukça önem verdikleri, gruba intisap etmek isteyen kimseye önce bunun öneminin anlatıldığı, ardindan "vazife" adı verilen erkanın tarif edildiği ve bu konularda hiç kimseye bir şey söylenmemesi gerektiğinin ifade edildiği belirtilmekte, bu da onların kapalı yapısını ortaya koymaktadır. Diğer taraftan sıkı bir disiplin altında tuttukları öğrencilere, sırlarını dışarı vermemeleri için, yemin ettirilse dahi yalan söylemelerinin günah olmadığının da telkin edildiği söylenmektedir.

c. Kendilerini "Hz. Nuh'un gemisi" olarak görmekte, bu gemidekilerin yegâne kurtuluşa erenler, dışarıdakilerin ise ziyana uğrayanlar olduğunu öne sürmektedirler.

d. Cemaat içinde Tunahan'ın ruhuyla rabita kurabilen seçkin bir zümrenin olduğu, ayet ve hadislerin gerçek anlamlarını yalnızca "rabıta ehlim denilen bu kişilerin bilebildiği, bunların dışında kalanların ise onun

fotoğrafına bakarak rabita kurdukları iddia edilmektedir.

e. Cemaat mensuplarının kendilerinden olmayan imamın arkasında namaz kılmadıkları yönünde bilgiler bulunmaktadır. Oluşumun liderlerinden Kemal Kacar kendisiyle yapılan bir röportajda, hakiki Müslüman olan ve arkasında kılınan namazın makbul olacağı bir imama uyarak namaz kıldıklarını söyleyerek bu bilgiyi zimnen teyit etmiştir.

f. Kemal Kacar'ın ifadelerinden, Türkiye'nin İslam ülkesi olmadığını, bu nedenle Müslümanlardan olmasa da gayri müslimlerden faiz alınabileceğini, kazanmanın kesin olması kaydıyla kumar oynanabileceğini savundukları anlaşılmaktadır. "Bankadan faiz alabilir misiniz?" sorusuna, Kemal Kacar, "Elbette. Çünkü banka bir müessesedir. Bir müessese Müslüman olamaz" cevabını vermiştir. Faizi, bireyler arasında söz konusu olan bir uygulama olarak değerlendiren ve bankayı bir müessese, tüzel kişilik olarak kabul eden "Süleymancılar" bu kurumlarla ilişki ve irtibatta dini yönden bir sakınca olmadığı görüşündedir.

g. Cemaatin, önceleri hac ibadetine pek sıcak bakmadığı, bunu da fikhi açıdan hac ibadetine harcanacak paranın toplumsal alandaki hayır işlerinde kullanılmasının daha uygun olacağına dair görüşlerle izah ettikleri bilinmekte iken, Özellikle 1983 sonrası dönemde cemaat mensubu kişilerin A tipi seyahat acenteleri kurmak suretiyle hac ve umre organizasyonları düzenledikleri ifade edilmektedir.

h. Cemaat nezdinde Hızır'in önemli bir yeri olup, zor durumda olanların kendisinden yardım dilemesine ve bu gibi kimselerin imdadına yetiştiğine inanılmaktadır. Cemaat mensupları tarafından, peygamberân- izâm ve Hz. Peygamber'in (s.a.s.) Allah Teâla'ya ilticaları olarak kabul edilen hatm-i håcegånin (başında ve sonunda okunan Fatiha suresi Kur'an'ın özeti ve hatmedilmesi gibi sayıldığı için böyle isimlendirilen bir zikir çeşidi), Gucdüvâni (ö. 575/1179 veya 617/1220) zamanında Hızır'ın talep ve niyazi üzerine ümmet-i Muhammed'e hediye edildiğine ve bu yüzden hatm-i håcegån yapılan yerlerde Hızır'ın hazır bulunacağına ve hatmeye katılacağına, hatta bu hatimlere evliyaullahın ruhlarının da teşrif edeceğine inanılmaktadır.

i. Cemaat içinde yaşatılan sembollerden biri duada ellerin birleştirilmesi, diğeri de erkek üyelerin kullandığı genelde koyu mavi/lacivert renkli örgü takkelerdir. Bu renk tercihinin Kemal Kacar'a ait olduğu ve onu takiben yaygınlaştığı bilinmektedir. Talebeleri, Tunahan'ın, başı açık olan kişinin karşıdakinin etkisi altında kalabileceğine, bu yüzden takkeli olunması gerektiğine, takkelerin üzerinde işaretler bulunduğuna ve talebelerini bu işaretlerden tanıdığına dair uyarılar yaptığını aktarmışlardır.

j. Cemaate göre, ziyaret edilmesi gereken üç kabristan vardır. Bunlar Tunahan'ın kabrinin bulunduğu Karacaahmet Mezarlığı ile Fatih ve Eyüp camilerinde bulunan kabirlerdir.

k. Cemaate ait olan ve “Kur'an Kursları, ilk ve orta dereceli mektepler ile yetişme çağındaki bütün çocuklar için din dersleri" şeklinde takdim edilen Muhtasar Ilmihal kitabının "Imani zayıflatan veya imansız gitmeye sebep olan haller" başlığı altında; "amelsiz iman, namazda tadil-i erkânı terk etmek, şeriata muhalif olmayan yerde üstadına, hocasına muhalefet etmek, din alimlerinden kaçmak, erkeklerin ipekli elbise giymeleri, biyiklarini sünnete uydurmamak" gibi hususlara yer verilmiştir. Ancak kitabın internette yer alan versiyonunda, ilgili başlığın Müslümanın Dikkatle Kaçınması Gereken Hususlar" şeklinde değiştirildiği, içeriğinde de "şeriata muhalif olmayan yerde üstadina, hocasına muhalefet etmek, din âlimlerinden kaçmak, erkeklerin ipekli elbise giymeleri, biyıklarını sünnete uydurmamak" ifadelerinde, "ulü'l-emre itaat etmemek, dini öğrenmekten kaçınmak, erkeklerin kadınlara, kadınların erkeklere benzemeye çalışması" şeklinde değişikliğe gidildiği dikkati çekmektedir.

l. Cemaatin yönetimindeki bazı kurslarda Diyanet'in resmi öğreticilerinin derslere girmelerine ve öğrencilerle yüz yüze gelmelerine engel olunduğu, Diyanet içinde ayrı bir teşkilat gibi hareket edildiği belirtilmektedir.

m. Diyanet İşleri eski başkanlarından Tayyar Altikulaç hatıratında, kurslar

da öğrencilere dikte edilen ve Başkanlık arşivinde bulunduğunu ifade ettiği defterlerden birinde, "Devletin din görevlileri Deccal'in ordusudur." Süleymancılık bir gün hükümran olacak, Süleymancı olmayanlar soğan doğranır gibi doğranacaktır" cümlelerinin yer aldığını kaydetmektedir.

n. Cemaatin güney illeri sorumlusu eski milletvekili Hilmi Türkmen'in beyanına göre, Kaçar'ın mehdiden önce gelmesi beklenen Hz. İsa olduğuna inanılmaktadır.

3. Faaliyetleri

Cemaatin faaliyetleri günümüzde orta ve yükseköğretim öğrencileri için yurtlar, Süleymaniye Özel Eğitim Kurumları ve Kur'an kurslarıyla devam etmektedir. Geçmişte zaman zaman Süleymancilara ait yurtlarda yaşanan dayak, kaçma, intihar, şüpheli ölüm olayları basına yansımış, son olarak Konya Taşkent'teki LPG patlaması ve Adana Aladağ'daki yangin faciasıyla gündeme gelmişlerdir.

Yurt, kurs ve okulların finansmanı, sahip oldukları çok sayıdaki holding ve halktan toplanan yardımlarla karşılanmaktadır. Süleymancıların, Kur'an kurslarına Diyanet'in ismini kullanarak yardım topladıkları, cenazelerde para karşılığı Kur'an okuma ve iskat hususlarında da oldukça aktif davrandıkları bilinmektedir. Özellikle mübarek gün ve gecelerde halka açık olarak yapılan vaaz

ve sohbetler, mevlid ve tesbih namazı gibi dini ibadet ve törenlerle geniş halk kitlelerine ulaşılmaya çalışılmaktadır. Halkı velinimet kabul eden cemaatin, özellikle halkla iyi bir diyaloga girdiği, bir diğer ifadeyle, dini pratiklerin önemli bir yer tuttuğu bilinen "Halk İslam'ı"nı yaşattığı görülmektedir.

Süleymancılar, yurt dışında İslam Kültür Merkezleri (KM) aracılığıyla örgütlenirken, Diyanet'in de Diyanet İşleri Türk-İslam Birliği (DİTİB) şeklinde örgütlenmesini kabullenememişlerdir. DİTİB, Süleymancılar tarafından, yurt dışındaki Türk-İslam cemaatlerinin bağımsız gelişmesini engellemek ve Türkiye'nin başka ülkelerin içişlerine karışmasına aracı olmakla itham edilmiştir.

Cemaate ait Fazilet Takvimi'nde namaz vakitlerinin temkin gerekçesiyle Diyanet takviminden farklı gösterilmesi halk nezdinde zihin karışıklığına yol açmaktadır.