Türkiye Çevre Platformu (TURÇEP) Temsilciler Meclisi Toplantısına katıldı.
Silivri Çevre Derneği, 07-08 Mart 2020 tarihinde Ankara'da düzenlenen Türkiye Çevre Platformu (TURÇEP) Temsilciler Meclisi Toplantısına katıldı.
Silivri Çevre Derneği Başkanı Ali Korsan, Ömer Ölmez ve Doğucan Öztürk ile birlikte 07-08 Mart 2020 tarihinde Ankara'da düzenlenen Türkiye Çevre Platformu (TURÇEP) Temsilciler Meclisi Toplantısına katıldı. Toplantı, Ankara Eğitim-Sen Sosyal Tesisleri Toplantı Salonu'nda gerçekleştirildi.
Atalık Tohum Takas Grubu, Gaziantep Çevre Platformu, Konya Doğayı ve Hayvanları Koruma Derneği, Kayseri Çevre Dostları, Karaman Çevre Platformu, Edremit Zeytinli Mehmet Alan Köyü Eko Turizm Derneği, Kocaeli Çevre İnisiyatifi, Niğde Çevre Eğitim Kültür Derneği, Türkiye Ormancılar Derneği, KYOD - İzmit YG21 Koop Kocaeli, Eskişehir Çevre Koruma ve Geliştirme Derneği, Kayseri Çevre Dostları Derneği, İzmir Bilim Sanat ve Sosyal Etkinliklerde Gelişim Derneği, Niğde Kent Platformu, Kadıköy Bilim ve Sanat Dostları Derneği (KADOS), Van Çevre Derneği, Güneş köy Kooperatifi, Çanakkale İDA Dayanışma Derneği, Silivri Çevre Derneği, İstanbul AVÇEDER, Ankara Doğal Yaşam Derneği, Ankara ODTÜ Doğanın Çocukları Grubu, Karadeniz Doğa Koruma Federasyonu, Yenilenebilir Enerji Birliği (EUROSOLAR Türkiye), Ankara Doğa ve Sürdürülebilirlik Derneği, Eskişehir Çevre Koruma ve Geliştirme Derneği yönetici ve temsilcilerinin katıldığı toplantıda gündemdeki konular tartışıldı.
İki günlük toplantı sonucunda aşağıdaki konuların kamuoyu ile paylaşılmasına karar verildi;
TÜRÇEP Katılımcıları 8 Mart Emekçi Kadınlar Günü nedeniyle bir bildiri yayınladı.
Atalık tohumlarımızın satışı önündeki yasağın kalkması ve yaygın olarak ekiminin sağlanması ile Atalık Tohumları kullanan çiftçilerimize de teşvik verilmesi gerekmektedir.
Van'da son günlerde yaşanan deprem ve çığ felaketi, yanlış ve hatalı uygulamalarda onlarca insanların yaşamını yitirmesi ve İran merkezli 5,9 şiddetindeki depremde insanların ölümüne hayvanların telef olmasında yaşanan olayın depremlerde ölümlerin kader olmadığı, fakirliğin ve çaresizliğin, yanlış yapı tekniği ve malzemelerin kullanılmak zorunda kalınması mal ve can kaybının gerçek nedenidir.
Van Gölü bir dünya değeridir. Giderek yok olmaktadır. Sahip çıkılması ve Kıyısındaki yasal olmayan yapılaşmanın önlenmesi gerekmektedir.
Van denizinin kirliliği önüne geçilmesi için, acilen önlem alınması Van denizi havzasında yaşayan 1.200.000 insanın, başta Van merkez ilçeleri ve bağlı yerleşim yerleri ile Bitlis iline bağlı Van denizine sınırları olan yerleşimlerin kanalizasyonları deşarj edilmemeli zorunlu durumlarda ileri biyolojik arıtma yapmaları, Van denizine akan dere, çay , ırmak, kanal vb. akarsulara da gelen evsel atıklar, karışan kanalizasyonlar, su hakkının kendisinin olduğunu söyleyen ve suyu meta olarak pazarlayan DSİ ve diğer yetkililerin çözüm bulmaları en önemlisi Van Gölü Koruma Kanunu çıkması için çaba sarf edilmesi gerekmektedir.
Su hakkının tüm canlıların doğal hakkı olduğu, 3621 ve ilgili kanun maddelerinde belirtildiği kıyıların işgal edilmemesi, başta Ahlata yapılan saray inşaatının ve resmî kurumların kamp, eğlence yerleri ya da ekonomik güçleri olanların yazlıkları, villaları, tatil köyleri ile işgal edenlerin kıyı kanunu ve kıyı kenar çizgisine uymaları, kanun koyucu ve uygulayıcıları tarafından önlenmelidir.
Ülkenin temel sorunu haline gelen derelerimizin, tüm canlılara ait olan su hakkının gasp edilerek HES yapılması, Van'ın istisna yeri olan Çatak ilçemizin mesire alanı olan KANİSPİ (kar beyazı su), bu doğa harikası Van'la Çatak'la özdeşleşen durdurma kararı olmasına rağmen yapılan HES durdurulmalı yerine dünyada güneşin de başkenti olan Van'da yenilenebilir güneş enerjisi uygulanmalıdır.
Kanal İstanbul Montrö Anlaşmasını delme amacı taşıyan bir ABD projesidir. Ekolojik dengeyi bozacak bir projedir. Bu ekonomik kriz ortamında halkımız açlık ve işsizlikle boğuşurken Kanal İstanbul için harcanacak paraların deprem bölgelerindeki hasarlı yapı stoklarının yenilenmesi için harcanması daha akılcı olacaktır.
Silivri Çevre Derneği olarak Kanal İstanbul projesine yerel sivil toplum örgütleriyle birlikte karşı çıkıyoruz. Bölgemize vereceği olası zararları hep birlikte önleyeceğiz. Bunun yanında Silivri Seymen çöplüğünün kapatılmasını istiyoruz. Silivri olarak, İstanbul'un Çöplüğü olmak istemiyoruz. Birinci sınıf tarım alanlarının imara açılmasına karşıyız.
Eskişehir'de Alpu Termik Santralı kurulmasına karşıyız. Havayı, suyu, toprağı kirletecek olan kömürlü termik santral yapılmasından vaz geçilmelidir.
Eskişehir'in kullanma suyu olan Porsuk Çayı kirletilmesinin ve kirlenmenin önüne geçilmesi gerekmektedir. Bu konuda ilgili tüm kurum ve kuruluşları göreve davet ediyoruz.
Konya Kapalı Havzası'nda yüzey ve yeraltı sularının korunması ile “Havza Su Bilançosu” nun gerçekçi bir şekilde; Havzanın ekolojik şartları ve “Küresel İklim Değişikliği” de dikkate alınarak düzenlenmesi ve tavizsiz uygulanması, Havzadaki ürün deseninin gözden geçirilmesi, su kayıplarının önlenerek, suyun etkin
Kullanımının sağlanması, izinsiz su çekiminin önlenmesi, havzada kuraklığa dayanıklı bitki türlerinin yaygınlaştırılması, havzada tahıl ekiminin özendirilmesi, DSİ' nin alt havzalar itibariyle yeraltı su seviyeleri konusunda sivil toplumu bilgilendirmesi gerekmektedir. Yine yeraltı suyunun aşırı çekimine bağlı olarak Karapınar'daki obruklar hızla artmakta olup; yakın gelecekte deprem etkisinde obrukların oluşabileceği Jeoloji Mühendisleri Odası'nca açıklanmıştır.
Beyşehir Gölü'nden aşırı su çekimi durdurulmalı “Ekolojik Su Kotu” olan 1122,40 metre seviyesi korunarak su alınmalıdır. Gölün koruma alanlarındaki yapılaşma “İmar Barışı” ile artmış olup; bu yapılaşmanın mutlaka önlenmesi gerekmektedir.
Tuz Gölü'nde özelleştirmelerden sonra firmaların sınırlarına sedde yaparak havuz oluşturma amaçlı olarak 2 Milyon tonun üzerinde toprak ve hafriyat taşındığı, bunun da gölün dengesini bozacağından, göle taşınan bu hafriyatın temizlettirilmesi gerekmektedir.
Konya Ovası'nda görülen yüzlerce Obruk yanında Eskişehir'in Sivrihisar ilçesinde de görülen Obruklar da deprem kadar tehlikeli bir durum yaratmaktadır. Bütün bir köyü içine alacak büyüklükte oluşabilen bu obrukların önlenmesi için gerçekçi bir su, sulama ve tarım politikası üretilmelidir.
Kentsel Dönüşüm ve imar Barışı adı ile yapılan Rantsal Dönüşüm, kapitalist anlayışla doğanın talanı, derelerin, meraların yakılan orman alanları, yakılan sazlık alanlardaki yapılaşma, sit alanları ve tarihi yerlerdeki yapılaşmaya yol açan bu uygulama, İmar Barışı değil talır. Bu talana karşı çözüm yaratılmalı talana dur denilmelidir.
Çanakkale altın şirketlerinin istilası altındadır.
Kirazlıdan başlayıp Kaz Dağlarına kadar uzanan bir sahada orman kıyımı ile başlamaktan çekinmeyen altın şirketinin orman kıyımını pervasızca artırdığına tanık olmaktayız.
Sırada daha onlarca böyle şirket vardır ve bunlar siyanürle ayrıştırma yöntemiyle acık ocak işletmesidir. Çanakkale'nin tek içme ve sulama barajı olan ve 160.000 kişiye hizmet veren Atikhisar Barajı büyük risk altındadır.
Ayrıca Dünya mirası birçok endemik türün habitatı, mitolojinin doğduğu yer, Avrupa da en zengin oksijen üreten yerlerden olan Kaz Dağları'nda büyük doğa tahribatı başlamıştır. Konu TÜRÇEP ve bileşenlerinin katıldığı toplantılarda IDA Dayanışma Derneğince çok sayıda Termik Santral sorunu ile dile getirilmiştir.
Madencilerin istekleri doğrultusunda ve çok düşük tenörlü sahaların toplumsal maliyet düşünülmeksizin 15 yılda 15 kez değiştirilen Maden Yasası ile ülke coğrafyası, toplumsal, tarihsel, ekolojik, ekonomik ve insani hemen hiçbir değerin önemsenmediği bir süreçte delik deşik edilmekte ve buna da madencilik denilmektedir. Bu süreçte bizlere, anayasal bir hak olarak, yaşamı savunmak düşmektedir.
TÜRÇEP dayanışmasıyla mücadele kapsamı içinde, diğer bileşenlerin yerellerindeki birçok sorunla değerlendirilecektir.
Karşı karşıya olduğumuz bu devasa çevresel sorunları çözmek, yaşamı sürdürülebilir kılmak sorumluluğu ile karşı karşıya olan siyasal irade, bırakın sorunları çözmeyi, aksine sorunlarımızı her geçen gün daha da ağırlaştırmaktadır
ALİ KORSAN SİLİVRİ ÇEVRE DERNEĞİ Merkezi